GECİKME ZAMMI, İTHALATTA KDV’NİN MATRAH UNSURU OLARAK
DEĞERLENDİRİLEBİLİR Mİ?
Gümrük idarelerince bir denetim raporu gerekçe gösterilerek Gümrük Kanunu’nun 207/1-b) bendi hükmüne göre şartlı muafiyet düzenlenmesine konu dahilde işleme veya geçici ithalat remine tabi eşyanın kati ithali nedeniyle bir yükümlülük doğması halinde 6183 sayılı Kanun’un 51’inci maddesi kapsamında idare tarafından hesaplanıp tahsil edilen gecikme zammının KDV Kanunu’nun 21/c fıkrası hükmüne göre KDV matrahına beyan edilmeyen işlemler için ek tahakkuk ve ceza kararları düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Konuyla ilgili olarak Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün “İthalatta KDV Matrahı” isimli 03.11.2023 tarih ve 90236029 sayılı yazısında Gelir İdaresi Başkanlığından (GİB) alınan yazıdan bahisle özet olarak; “İthalatta KDV matrahına dahil olup zamanında tahsil edilmeyen vergiler üzerinden hesaplanan ilave tutarlar da ithalatta KDV matrahını etkilemekte olup geçici ithal edilen eşyanın serbest dolaşıma girişi neticesinde 4458 sayılı Kanunun 207’nci maddesi kapsamında tahsil edilen tutarın 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre tespit edilen gecikme zammının ithalat işlemi nedeniyle ortaya çıkan bir yükümlülük olarak 3065 sayılı Kanunun 21/c maddesi kapsamında ithalatta KDV matrahına dahil edilmesinin gerektiği” görüşü hiçbir yorumda bulunulmadan bağlantı idareler ile paylaşılmıştır.
Bu uygulamanın denetim raporunda ve GİB’in görüşlerinin kanun, mevzuat ve hukuki açıdan değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda konunun Gümrük Kanunu’nun gümrük yükümlülüğü açısından 114, 115, 134 ve 207’nci maddeleri; KDV Kanunu’nun 21’inci maddesi ve 6183 sayılı Kanun’un 51’inci maddesi bağlamında bir analizinin yapılarak T.C. Anayasasının temel ilkeleri olan kanunilik, hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkeleri açısından değerlendirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
I- Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 21’inci maddesinin kapsamı
3065 sayılı KDV Kanununun “İthalatta Matrah” başlıklı 21 inci maddesinde, “İthalatta verginin matrahı aşağıda gösterilen unsurların toplamıdır:
a) İthal edilen malın gümrük vergisi tarhına esas olan kıymeti, gümrük vergisinin kıymet esasına göre alınmaması veya malın gümrük vergisinden muaf olması halinde sigorta ve navlun bedelleri dahil (CIF) değeri, bunun belli olmadığı hallerde malın gümrükçe tespit edilecek değeri,
b) İthalat sırasında ödenen her türlü vergi, resim, harç ve paylar,
c) Gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar yapılan diğer giderler ve ödemelerden vergilendirilmeyenler ile mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı, kur farkı gibi ödemeler.” hükmü yer almaktadır.
Kanun hükmü açık olup, ithalatta KDV matrahı tespit edilirken, KDV Kanunu’nun 21/a fıkrasında belirlenen gümrük kıymetine, 21/b fıkrasında belirtilen ithalat sırasında ödenen her türlü vergi, resim, harç ve paylar dahil edilir. Bunlar; gümrük vergisi, ilave gümrük vergisi, ek mali yükümlülük, çevre temizlik vergisi, kültür fonu, tütün fonu, damga vergisi ve benzeri mali yükler (dampinge karşı vergi, sübvansiyona karşı vergi, bandrol vb) gibi ithalat işlemi nedeniyle ortaya çıkan yükümlülükler ile 21/c fıkrasında belirlenen ve tescil tarihine kadar yapılan giderlerden vergilendirilmeyen unsurların ve mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı kur farkı gibi doğrudan ithale konu malın alıcısı tarafından mal teslimine ilişkin satıcıya fiilen ödenecek tutarların matraha ilavesi öngörülmektedir.
Diğer yandan KDV Kanunu’nun “Vergiyi Doğuran Olay” başlıklı 10’uncu maddesinin “ı” fıkrasında; “İthalatta, Gümrük Kanunu’na göre gümrük vergisi ödeme mükellefiyetinin başlaması, gümrük vergisine tabi olmayan işlemlerde ise gümrük beyannamesinin tescilinin” vergiyi doğuran olay olduğu hükme bağlanmıştır.
Bu bağlamda Kanunun her iki maddesi hükmü birlikte değerlendirildiğinde, Kanunun 21/c fıkrası hükmünde, gümrük ödeme yükümlülüğünün başlangıcı olan gümrük beyannamesinin tescilinden sonra ithale konu mallar için tahakkuk edecek ve ödenecek gider unsurları matrah unsuru olarak öngörülmemiştir.
II- Gümrük Kanunu’nun 207/1-b) Bendi Hükmü
Gümrük Kanunu Madde 207:
“1. Nakdî teminat dışında, bu Kanuna göre;
a) Tahakkuk ettirilip tahsili gereken gümrük vergileri için verilen teminatın kabulü,
b) Bir şartlı muafiyet düzenlemesine tabi tutulan eşyaya ilişkin gümrük yükümlülüğü doğması halinde, şartlı muafiyete ilişkin beyannamenin tescili,
tarihinden başlamak üzere, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre tespit edilen gecikme zammı tahsil edilir.”
GK m. 207’ye göre gecikme zammı hesaplanmasının temel dayanağı, şartlı muafiyete tabi rejim için geçici ithal işlemlerinin tamamlanmasından sonra, rejim altındaki eşya için ileride bir gümrük yükümlülüğü doğması halinde yükümlülüğün başladığı tarih (şartlı muafiyet rejimine ilişkin beyanname tescil tarihi) ile yükümlülüğün doğduğu tarih (kesin ithal tarihi)arasında geçen süre için oluşacak nema kaybını önlemek amacıyla gecikme zammı öngörülmüştür.
Gümrük Kanunu’nun 207/1-b) bendinde zikredilen şartlı muafiyet düzenlemeleri, Kanunun 79/1-a) bendinde sayılan; dahilde işleme, geçici ithalat, gümrük kontrolü altında işleme, antrepo ve transit rejimleri olup, konumuz açısından kanun ve mevzuata uygun olarak dahilde işleme ve geçici ithalat rejimine konu eşyalar için bir yükümlülük doğması halinde yükümlülüğün başlangıcına ilişkin Kanunun 114, 115 ve 134 ve 181/1-b) maddeleri dikkate alınmıştır. Bu bağlamda kanuna aykırılık, gümrük gözetiminden çıkarılması veya rejimin öngördüğü kurallara uyulmadığının anlaşılması halinde doğacak yükümlülükler için Kanunun 182, 183 ve 184’üncü maddeleri ile belirlenmiş hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 207’nci maddesinde belirtilen “Gecikme Zammı”: 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51’inci maddesine göre tespit edilen gecikme zammıdır. Bilindiği üzere, Gümrük vergileri kesinleştikten sonra Gümrük Kanunu’nda belirlenen ödeme süresi içinde ödenmemesi durumunda, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takibi yapılmakta ve Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına ödeme müddetinin bitimini takip eden vade tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar “gecikme zammı” tatbik edilmektedir.
Gecikme zammı, 6183 sayılı Kanun’un 51’inci maddesine istinaden kesinleşen bir kamu alacağının vadesinde ödenmemesi durumunda nema kaybını önlemek amacıyla alacaklı idareler tarafından hesaplanıp asıl amme alacağının tahsili sırasında tahsil edilen feri alacaklardır. Bu nedenle eşyanın ithaline bağlı olarak tahsili öngörülen bir vergi olarak kabul edilmesi ya da KDV Kanununun 21/c fıkrasında zikredilen ithal malının tesliminden doğan ve satıcıya mal bedelinin vadeli ödenmesine bağlı olarak ödenecek vade farkı, kur farkı ile bir benzerliği bulunmadığından KDV Kanunu’nun 21’inci maddesi kapsamında değerlendirilmesi hukuken mümkün değildir.
III- Gümrük Yükümlülüğünün Doğması ve Başlaması
Gümrük Kanunu’nun 15/1’inci maddesi hükmüne göre, gümrük vergileri gümrük yükümlülüğünün başladığı tarihindeki gümrük tarifesine göre belirlenir. Gümrük yükümlülüğünün doğumu ise Gümrük Kanunu’nun 181 ila 195 inci maddelerinde; dahilde işleme rejimi açısından 114 ve 115; geçici ithalat rejimi açısından 134 ve 181/1-(b) maddelerinde hükme bağlanmıştır
Gümrük yükümlülüğünün doğumu ve başlamasına ilişkin Gümrük Kanunu’nun;
– 114’üncü maddesinde, dahilde işleme rejimi kapsamında bir gümrük yükümlülüğünün doğması halinde, gümrük vergileri, ithal eşyasının dahilde işleme rejimine ilişkin beyannamenin tescil tarihindeki vergi oranı ve diğer vergilendirme unsurları göz önünde bulundurularak hesaplanacağı,
– 115’inci maddesinde, ikincil ürünlerin serbest dolaşıma sokulması halinde ithalat vergileri; asıl işlem görmüş ürünün ihraç edilen kısmı oranında ikincil işlem görmüş ürünlerin serbest dolaşıma girişine ilişkin beyannamenin tescil tarihindeki vergi oranı ve diğer vergilendirme unsurları esas alınarak hesaplanacağı,
– 134’üncü maddesinde, ithal eşyası için gümrük yükümlülüğü doğduğunda, gümrük vergilerinin tutarı, geçici ithalat rejimine (kısmi muafiyete tabi geçici ithal eşyasına) ilişkin beyanda bulunulduğu tarihte (GK m. 181/1-b) söz konusu eşyaya ait vergi oranı ve diğer vergilendirme unsurlarına istinaden tespit edileceği,
– Ancak, tam muafiyet suretiyle geçici ithal edilen eşya ile ilgili olarak gümrük yükümlülüğü doğması halinde, 193’üncü maddede belirtilen tarihte (kati ithale ilişkin tescil edilecek serbest dolaşıma giriş beyannamesinin tescil tarihinde) söz konusu eşyaya ilişkin vergi oranı ve diğer vergilendirme unsurları esas alınacağı
Hükme bağlanmıştır.
Örneğin dahilde işleme rejimine (DİR) tabi tutulan 5100 rejim kodlu beyanname ile bu rejime tabi tutulan ithal eşyası için 3350 sayılı İthalat Rejimi Kararının 16’ncı maddesi ve gümrük mevzuatının ilgili hükümleri çerçevesinde ithal eşyasının kesin ithalinin talep edilmesi ve bu talebin idarece uygun bulunması durumunda gümrük yükümlülüğü kesin ithale ilişkin tescil edilecek 4051 rejim kodlu gümrük beyannamesinin tescil tarihi olmayacaktır. Kanunun 114’üncü maddesi hükmüne göre 5100 rejim kodlu DİR’ne ilişkin beyannamenin tescil tarihindeki vergi oranı ve vergilendirme unsurları dikkate alınacaktır. Aynı durum 5300 rejim kodu ile kısmi muafiyete tabi geçici ithal eşyasının kesin ithale dönüştürülmesine ilişkin 4053 rejim kodlu beyannamenin tescil tarihindeki vergi oranları değil, Kanunun 134 ve 181/1-b) bendi hükümleri gereği 5300 rejim kodlu beyannamenin tescil tarihindeki vergi oranı ve vergilendirme unsurları dikkate alınacaktır.
Gümrük Kanunu’nun 114’üncü maddesi kapsamında gümrük yükümlülüğünün başladığı 5100 rejim kodlu beyannamenin tescil tarihinden önce veya Kanunun 134 maddesi hükmüne göre kısmi muafiyete tabi eşyanın kati ithalinde yükümlülüğün başladığı (GK m. 181/1-b) 5300 rejim kodlu beyannamenin tescil tarihinden önce gecikme zammına ilişkin hesaplama ve tahsilat söz konusu değildir. Bu bağlamda denetim raporunda gecikme zammı önerisi yapan denetim elemanlarının gümrük yükümlülüğünün doğduğu 4051 veya 4053 rejim kodlu kati ithale ilişkin beyannamenin tescil tarihini yükümlülüğün başlangıcı olarak hatalı olarak değerlendirmeleri sonucu böyle bir değerlendirmede bulundukları anlaşılmaktadır. Oysa bu rejimler için bir gümrük yükümlülüğü doğması halinde yükümlülüğün başlangıcı Kanunun 114’üncü maddesi hükmüne göre 5100, 134’üncü maddesine göre 5300 rejim kodlu beyannamenin tescil tarihidir. Anlaşılan gümrük yükümlülüğün doğması ile gümrük yükümlülüğünün başlamasına ilişkin bir kavram karışıklığı söz konusu.
Diğer yandan GK m. 115 maddeye istinaden DİR ikincil işlem görmüş ürünün serbest dolaşıma giriş rejimine tabi tutulması halinde gümrük yükümlülüğü tescil edilecek serbest dolaşıma giriş beyannamesinin (SDGB) tescil tarihi itibariyle doğacağından bu tarihteki vergi oranı ve vergilendirme unsurlarına göre vergilerin ödenmesi söz konusu olacağından GK m. 207/1-b) bendi hükmü kapsamında bir gecikme zammından bahsedilemeyecektir. Yani 5100 rejim kodlu beyannamenin tescil tarihine göre bir vergilendirme olmadığından 207/1-b) kapsamında değerlendirilmesi söz konusu olamaz. Ancak, SDGB kapsamında kesinleşen bir verginin ödeme müddeti içinde ödenmemesi halinde 6183 sayılı Kanunun 51’inci maddesi hükmünün uygulanması söz konusu olacaktır. Aynı durum GK m. 134’e istinaden tam muafiyete tabi geçici ithal eşyasının kati ithaline ilişkin tescil edilecek SDGB için de söz konusu olacaktır.
Örneğin, 02.06.2024 tarihinde tam muafiyete tabi tutulmak suretiyle ve ithalat vergileri nakit dışında teminata bağlanan geçici ithal eşyasının 02.05.2025 tarihinde serbest dolaşıma giriş rejimine tabi tutulması halinde, Kanun ve Yönetmelik hükmüne göre asli vergi olan gümrük vergileri için ödeme yükümlülüğü SDGB’ nin tescil tarihi olan 02.05.2025 tarihinde başlatılması ve bu tarihteki vergi oranı ve vergilendirme unsurlarına göre gümrük vergileri tahakkuk ettirilmesi gerekmektedir.
Örnekten hareketle;
– Geçici ithalat beyannamesi kapsamı eşya rejim hükümlerine uygun olarak 02.05.2025 tarihinde serbest dolaşıma giriş rejimine tabi tutulmakta ve geçici ithalat rejimi ibra edilmek suretiyle sonlanmaktadır. Bu nedenle geçici ithalat rejiminden doğan bir gümrük yükümlülüğünden bahsedilemez. Dolayısı ile geçici ithalat eşyası için tahsili gereken bir asli vergi unsuru bulunmamaktadır
– 02.06.2024 tarihli geçici ithalat beyannamesi için tahsili gereken ve kesinleşen bir amme alacağı bulunmadığından olmayan bir asli alacak için fer-i alacak olan gecikme zammı uygulanmasının hiçbir yasal dayanağı bulunmadığından hukuka aykırı olacağı değerlendirilmektedir.
Kanunun 207’nci maddesindeki gecikme zammı esas itibariyle şartlı muafiyete konu rejimler için bir yükümlülük doğması halinde gecikme zammı öngörülmüştür. Bu rejimin yasa hükümlerine göre ibra edilmesi ve yeni bir gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması halinde doğacak yükümlülük yeni rejimle ilgili olacaktır. Bu bağlamda Kanunun 207’nci maddesi birçok yönüyle yeniden düzenlenmesi gereken bir madde olduğu değerlendirilmektedir. Şayet GK m.207 denetim elemanlarının veya gümrük idarelerinin bakış açısıyla değerlendirilirse bir şartlı muafiyet rejimi olan antrepo rejimine tabi tutulan eşyanın serbest dolaşıma giriş rejimine tabi tutulması da gümrük yükümlülüğünü doğuran bir işlem olacağından antrepo beyannamesi tescil tarihi ile SDGB kapsamı eşyanın ithaline kadar geçen süreye de gecikme zammı uygulanması yönünde bir iddia veya görüş öne sürülebilir. Bu nedenle Kanunun hükümlerini ve konuya ilişkin sistematiğinin doğru bir analizin yapılması gerekir. Aksine basit ve sığ bir bakış açısıyla konuya yaklaşıldığında bu şekilde hukuk dışı KDV ek tahakkuku ve ceza önerilerek beyan sahipleri üzerinde ceberut bir uygulamanın yolu açılmaktadır.
Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün gecikme zammına ilişkin yazılarında tümüyle GİB’den alınan cevabi yazıya yer verilmiş olması ve hiçbir yorum veya açıklamada bulunulmadan dağıtımının yapılmış olması esasen GİB’nın görüşüne zımnen iştirak edilmediği anlaşılmaktadır.
GİB’nın Gümrük Kanunundaki şartlı muafiyet rejimlerine ilişkin gümrük yükümlülüğünün doğması ve başlamasına ilişkin terminolojiye hâkim olmadığı düşünülebilir. Ancak, KDV Kanunu’nun 21/c fıkrası ile 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme zammına ilişkin terminolojiyi en iyi bilmesi gereken bir kurum olduğu dikkate alındığında, gecikme zammının KDV matrahına dahil edilmesine ilişkin zorlama görüşünün tek bir izahı olabilir. Bütçe giderleri ile gelirleri arasındaki korkunç uçurumun kapatılması için her yola başvurmanın mübah olduğu bir sürece bağlı olarak adeta sinekten yağ çıkarmak misali kanun ve mevzuat hükümleri bir yana bırakılarak vergi ve ceza uygulanması yoluna başvurulduğu yönünde bir kanaat oluşmaktadır.
IV- Gecikme Zammı
Gümrük Kanunu’nun 207’nci maddesinde belirtilen “Gecikme Zammı”: 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51’inci maddesine göre tespit edilen gecikme zammıdır. Bilindiği üzere, gümrük vergileri kesinleştikten sonra Gümrük Kanunu’nda belirlenen ödeme müddeti içinde ödenmemesi durumunda, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takibi yapılmakta ve Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar “gecikme zammı” tatbik edilmektedir.
Bu bağlamda Gümrük Kanunu’nun 207’nci maddesinde zikredilen gümrük yükümlülüğü doğan bir işlem için gümrük yükümlülüğünün başladığı tarihin önceki rejime ilişkin beyanname tescil tarihi olması durumunda uygulanması öngörülen “gecikme zammı” kavramının 6183 sayılı Kanunun 51’inci maddesindeki terminolojiye uymamaktadır.
Örneğin, 5100 rejim kodu ile 05.06.2024 tarihinde DİR’ne ilişkin tescil edilen beyanname kapsamı ithal eşyasının 10.05.2025 tarihinde kesin ithali için 4051 rejim kodlu beyanname tescil edildiğinde, Kanunun 114’üncü maddesine istinaden gümrük yükümlülüğünün başladığı tarih olan 05.06.2024 tarihindeki 5100 rejim kodlu beyannamede tarh ve tahakkuk eden ancak 4051 rejim kodlu beyannamenin tescil ve onayı ile kesinleşen bir vergi için geriye doğru gecikme zammı uygulanması 6183 sayılı Kanunda tanımlanan gecikme zammı kavramı ile örtüşmemektedir. Çünkü 6183 sayılı Kanun hükmüne göre gecikme zammı, kesinleşen bir kamu alacağının ödeme müddeti içinde ödenmemesi halinde ödeme müddetinin bittiği günü takip eden vade tarihi itibariyle ileriye yönelik olarak hesaplanması gerekmektedir. Kanımızca bu durum dikkate alınmadan ya da ilk rejimine ilişkin beyannamenin tesciline bağlı olarak tahakkuk ettirilen vergiler kesinleşmiş gibi kabul edilerek gecikme zammı ifadesi kullanılmıştır. Oysa Gümrük Kanunu’nun sistematiği ve terminolojisi doğru okunulduğunda, gümrük yükümlülüğü doğmayan bir işlem için gümrük vergilerinin kesinleşmesi söz konusu olamaz. Bu manada Kanunun 207’nci maddesinde zikredilen “gecikme zammı” ifadesinin uygulamaya bakıldığında zımnen “gecikme zammı oranında gecikme faizi” manasında hatalı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumun bir torba kanun ile düzeltilmesinin uygun olacağı, aksi durumda hukuk yoluna başvurulması halinde kamu alacağının kesinleşme tarihinden geriye doğru gecikme zammı uygulamasının ciddi açmazlara yol açacağı değerlendirilmektedir.
V- Anayasamızın Kanunilik, Hukuk Güvenlik ve Hukuki Belirlilik İlkesi
Ek tahakkuk Kararı Anayasamızın 73’üncü maddesinde hükme bağlanan kanunilik ilkesine aykırı olarak düzenlenmiştir. Gecikme zammının KDV matrahına ilave edileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu bağlamda düzenlenen ceza kararı ise Anayasamızın 38’inci maddesinde hükme bağlanan suç ve cezada kanunilik ilkesine aykırı olduğu değerlendirilmektedir. Ceza Kararına gerekçe olarak gösterilen Gümrük Kanunu’nun 234/1-b) bendi hükmü yalnızca Kanunun 23 ila 31’ici maddelerinde hükme bağlanan kıymet unsurlarının eksik veya hiç beyan edilmemesi halinde ceza öngörülmüştür. Ayrıca KDV Kanunu’nun 21’inci maddesi kapsamında KDV matrahına ilave edilmesi mümkün olmayan gecikme zammının aynı Kanunun 48’inci maddesi kapsamında değerlendirilmesi hukuken mümkün değildir.
İdarelerce uygulanan ek tahakkuk ve ceza kararı Anayasamızın hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir.
Anayasamızda vücut bulan hukuk güvenliği ilkesi, kanunlara ve mevzuatlara muhatap olan kişilerin, bu mevzuatların ortaya çıkardığı ya da çıkarabileceği tehditlerin oluşturacağı güvensizliklerin neden olacağı yanlış kararlar vermelerini ve hak kayıplarını engellemek ve kişileri mevzuatların beklenmedik tehdit ve zararlarından korunmasını sağlamaktır.
Hukuk devleti olmanın gereği, kanun ve mevzuatların sadece uygulayıcı birimlerin yorum ve iradelerine bırakılmayacak kadar önemli olup, bu kanun ve mevzuatlara muhatap olanların hak ve hukukları ile kamu düzeni ve çıkarlarının her iki taraf açısından örtüşmesini sağlayacak şekilde anlaşılır ve öngörülebilir olmasını gerektirmektedir.
VI- Sonuç ve Değerlendirme
Gümrük Kanunu’nun 207/1-b) fıkrasına dayanarak tahsil edilen gecikme zamlarının bizatihi uygulanma biçimi tartışmalı ve hukuka uymayan bir yönü bulunmakta iken, bir de KDV Kanununun 21/c fıkrası kapsamında değerlendirilmesi ve konuyla ilgili tüm mevzuatların amaç, kapsam, sistematiği ve terminolojisine hakim olmayanlarca bu şekilde hukuk dışı bir uygulamanın başlatılması kabul edilebilir bir yanının bulunmadığını, Anayasamızın başta kanunilik ilkesi olmak üzere hukuk güvenliği ve hukuki belirlilik ilkelerine aykırı olduğu değerlendirilmekte olup, bu tür ek tahakkuk ve cezaya muhatap olanların yasal yollara başvurularak idari yargıda görev yapan hakimlerimizin konuyu hukuk penceresinden inceleyip doğru kararlar vereceklerini ümit etmekteyim.
13.06.2025
ANKARA
*Atilla ŞAHİN
Ankara Gümrük Müşavirleri Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı