Suçun Kanuni Unsuru:
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2’nci maddesinde “Suçta Ve Cezada Kanunilik” ilkesinden bahsedilmiştir. Bir fiilin suç olarak nitelendirilebilmesi için kanunda açık bir şekilde suç olduğunun belirtilmesi ve yine suç olarak belirtilen fiil için kanunda bir cezanın öngörülmesi gerekmektedir.
Mükellef, yasal defter ve belgelerini; inceleme elemanına nihai süre tarihine kadar ibraz etmemiştir. Bu fiil 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinin (a/2) fıkrasında;
“Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;
Defter kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar,
Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir.
Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344’üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.” şeklinde düzenlenmiştir.
Mükellef ilgili hesap döneminde “Sahte Belge Düzenleme” fiilini gerçekleştirmiştir. Bu fiil, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinin (b) fıkrasında;
“Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Gerçek bir muamele veva durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir. Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.” hükmü yer almaktadır.
Dolayısıyla bu hüküm suçun kanuni unsurunu oluşturmaktadır.
Suçun Maddi Unsuru:
Suçun maddi unsuru; “kanunun suç saydığı fiilin tasavvur olmaktan çıkıp bir takım hareketler ve netice halinde icra edilmesi” demektir. Doğaldır ki; hareketle netice arasında illiyet bağı olması yani zararlı sonucu bu hareketlerin meydana getirmesi gerekir.
Mükellef ilgili hesap döneminde gerçek bir mal veya hizmet alım satımı olmadan sahte belgeleri düzenlemekle vergi ziyaına sebebiyet vermiştir. Bu husus; Vergi Tekniği Raporu’nda da ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Mükellef ilgili hesap döneminde sahte belge düzenlemiştir. Buna göre suçun maddi unsuru oluşmuş bulunmaktadır.
Suçun Manevi Unsuru:
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21’inci maddesinde “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre; kanuni temsilcinin fiilin oluşturduğu suçtan sorumlu tutulabilmesi için; kastın mevcudiyeti gerekmekte, kasten hareket edilmiş sayılabilmesi için suçu oluşturan fiilin bilerek ve isteyerek işlenmiş olması, dolayısıyla da bunun araştırılması icap etmektedir.
Yukarıdaki hükümler göz önüne alındığında, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin gerek düzenlenmesinin gerekse kullanılmasının kaçakçılık suçunun oluşması yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenmesi; kastın karinesi olup, bunun ayrıca değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır.
Ancak gerçekte yapılan bir mal veya hizmet alımı karşılığında mal veya hizmeti sağlayan tarafından kendi belgesi yerine bir başka mükellefin belgesi verilebilmektedir. Bu gibi durumlarda iş veya hizmetin mahiyetine göre belgeyi alan tarafın bu belgenin mal veya hizmetin sağlandığı mükellefe ait olup olmadığını bilemediği durumlar söz konusu olabilmektedir.
Bu gibi durumlarda sahte belgeyi kullanmış olan mükellefin, bu belgenin satın aldığı mal veya hizmeti sağlayana ait olmadığını bilip bilmemesi önem taşıyacaktır. Şayet kullanıcının belgenin sahte olduğunu bilmesi gerekiyorsa, bir başka deyimle, kasıt söz konusu ise burada 359’uncu maddede belirtilen anlamda bir sahte belge kullanımı söz konusu olacaktır.
Aksi takdirde ise suçun manevi unsuru oluşmadığından durum madde kapsamında değerlendirilemeyecektir. Bu itibarla, kaçakçılık suçunun oluşması sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin bilerek kullanılıp, kullanılmadığının; diğer bir anlatımla, bu kullanımda kastın bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine ve belirlenmesine bağlı bulunmaktadır.
213 Sayılı VUK’un 333’üncü maddesinde “Bu kanunun 359’uncu maddesinde yazılı fiillerin işlenmesi halinde, bu fiiller için 359 ve 360’ıncı maddelerde öngörülen cezalar bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunur.” hükmüne yer verilmiştir.
Kaçakçılık suçları ve cezaları Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddede sayılan fiilleri işleyenlerin vergi ziyaı cezası dışında ceza mahkemelerinde yargılanmalarını da gerektirmektedir.
Yukarıdaki tespitler neticesinde; yasal defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmeyen kanuni temsilcinin ilgili dönemde 213 sayılı VUK’un 359/a-2 bendinde belirtilen ;”varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde” belirlenen yasal defterlerin ve belgelerin gizlenmesi fiilini işlemesi, kaçakçılık suçunu kasten işlediğini dair kanaat oluşturmasının beklenmesi tabiidir.
Mustafa Peksu